Şizofreni
Çocukluk yıllarımıza ya da geleceğe ait zamanın içinde kendimizi buluruz. Kimi zaman birileri ya da gerçek dışı yaratıklar peşimizdedir. Rüya dünyası hem hoş hem de kötü sürprizlerle doludur. Ama biliriz ki, rüya dünyası ayrıdır ve uyanınca gerçek dünyadayızdır. Şizofrenide ise kişi adeta gerçek dünyayla rüya dünyasını aynı anda ve uyanıkken yaşar. Alışılagelmiş algılama ve yorumlama biçimleri onun için yabancılaşır. Daha önce değer verdiği kavramlar anlamsız hale gelirken kendi dünyasında yarattığı değerler, korkular ve düşünceler ön plana çıkar.
Yaşam boyu şizofreni prevalansı %1-1,5 arasındadır. Yani yaşam boyu her 100 kişiden biri bu hastalığa yakalanır. Kadın ve erkeklerde görülme oranı aynıdır. En sık başlangıç yaşı erkekler için 15-25, kadınlar için 25-35’dir.
Kalıtsal yatkınlığın şizofrenide önemli bir rolü vardır, ancak yapılan araştırmalardan elde edilen genel kanı kalıtsal yapının, kişinin beyin hücrelerindeki kimyasal bozuklukların, olumsuz çocukluk yaşantılarının, viral hastalıkların, annenin gebelik döneminde ve doğum sırasında yaşadığı sağlık sorunlarının farklı oranlarda etkili olduğudur.
Yaygın yanlış inanışlardan biri de hastalığın yaşanan kötü bir olay nedeniyle ortaya çıktığı düşüncesidir. Bu düşünce ailenin gereksiz yere kendisini ya da çevreyi eleştirmesine ve suçlamasına yol açar. Stres ve üzüntü sağlıklı kişilerde şizofreniye yol açmaz, ancak bardağı taşıran son damla etkisi yaparak yatkınlığı olan kişilerde hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir.
Hastalığın başlangıcı ani ve şiddetli olabileceği gibi sinsi de olabilir. Bu dönem özellikle aile ve yakın çevre tarafından fark edilir. Kişi çevreye karşı isteksizdir, fazla konuşmaz, içine kapanmaya, önceleri zevk aldığı etkinliklerden uzaklaşmaya başlar. Arkadaşlarını ve ailesini ihmal edebilir. Okulda ya da işyerinde ilgisizdir, başarısı düşmeye başlar. Kişi kendini gittikçe tuhaf, şaşkın ve amaçsız hisseder. Çabuk sinirlenmeye ve olaylara karşı eskisine göre daha aşırı tepkiler göstermeye başlar. Manevi ve dini konulara ilgi artışı sıkça görülür.
Toplumdan uzaklaşıp eve kapanabilir. Evde huzursuz ve dağınıktır. Korkular, şüpheler yaşamaya, garip davranışlar göstermeye, mantıksız düşüncelerle meşgul olmaya başlayabilir. Kıyafetlerine özensizlik, bedensel temizliğine ilgisizlik, uyumsuz giyinme gibi davranışlar olabilir. Bu bulgular günler içerisinde olabileceği gibi haftalar hatta yıllar içerisinde yavaş yavaş da gelişebilir.
Şizofrenlerin yaklaşık %50’si yaşamlarında bir kez intihar girişiminde bulunur ve şizofren hastaların %10-15’i intihar sonucu ölür.
Şizofrenide hastalık dalgalanmalar gösterebilir. Genel içe kapanmanın olduğu dönemler ve kriz dönemleri nöbetler halinde ortaya çıkabilir. Genel içe kapanma döneminde kişi dikkatsizdir. Çevresiyle ilişkilerinde arkadaşlarına ve ailesine karşı sorumsuz ve ilgisiz olabilir. Eğlencelere karşı ilgisi azdır. İşine ya da okuluna devam etmez. Temizliğine ve kıyafetine özensizdir. Kıyafet değiştirmeyebilir, banyo yapmayabilir. Tekdüze bir yüz ifadesi vardır, duygularını mimikleriyle ifade edemez. Konuşması azdır, sesindeki duygusal tonlamalar silinir. Basit cümleler kurmaya başlar. Kriz döneminde ise kişinin gerçekle ilgili algısı büyük oranda bozulur. Çevresindeki olayları ve kişileri olduğundan farklı görür ve yorumlar.
Bu dönemde çevresinden kendisine yönelik düşmanlık yapıldığını ve bundan zarar görebileceğini, insanların kendi düşüncelerini etkilediklerini, yakınları ve sevdikleri tarafından ihanete uğradığını, insanüstü ya da dini özelliklere sahip olduğunu düşünebilir. Aslında var olmayan sesleri duyabilir ve bu sesleri dinleyerek bunlara yanıt verebilir. İnsanlar, kendi kendisine konuştuğunu fark eder. Gözünün önüne görüntüler, burnuna kokular gelebilir. Bu dönemde düşüncelerini toplaması ve aktarmasında güçlükler ortaya çıkabilir. Dağınık, saçma ve garip konuşmalar yapabilir. Tuhaf davranışlarda bulunabilir.
Şizofreni kronik bir hastalık olmasına rağmen, erken dönemde tanı konulduğunda ve tedaviye başlanıldığında hastaların yüzde 60’ının belirgin düzeyde ya da tam olarak iyileştiği tespit edildi. Hastanın sosyal çevresindeki destek tedavi başarısını etkiler. Hastaların bir kısmında ise yıllar içerisinde çevreye uyum zorlaşabilir, içe kapanma derinleşebilir. Düzenli tedavi görmeyen hastalarda kriz dönemleri sıkça ortaya çıkabilir.
Tedavide doktor, hasta ve hasta yakınlarının işbirliği yapması gerekir. Tedavide kullanılan ilaçlar her geçen gün yenileniyor ve bu alanda başarılı sonuçlar elde ediliyor. İlaç tedavileri kriz döneminde daha yoğun olmak üzere diğer zamanlarda da uygulanır.
İlaç düzenlemesinin uygun bir biçimde yapılabilmesi için hasta-doktor ve hasta ailesi işbirliğinin sürekli olması gerekir. Kimi zaman hastanede yatarak tedavi gerekebilir. İlaç tedavisi dışında terapi ve eğitim amaçlı görüşmeler hasta ve ailesi için önemlidir. Ailenin içten, sıcak tutum ve olumlu yaklaşımları hastalığın seyrini iyi yönde etkiler, kriz dönemlerinin sıklığını azaltır. Şizofreni tedavisi uzun süreli ve fedakarlık gerektiren bir süreçtir.